Join us on a literary world trip!
Add this book to bookshelf
Grey
Write a new comment Default profile 50px
Grey
Subscribe to read the full book or read the first pages for free!
All characters reduced
Kadınlar Vaizi - cover

Kadınlar Vaizi

Hüseyin Rahmi Gürpınar

Publisher: PHI Kitap

  • 0
  • 0
  • 0

Summary

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 1918-1920 yılları arasında Âti, İleri ve İkdam gazetelerinde yayınlanan 10 hikayesini topladığı ve adını içindeki ilk hikaye olan Kadınlar Vaizi’nden alan derlemesi, kitap olarak ilk kez 1920 yılında yayınlandı. Günümüz değerleri çerçevesinden bakıldığında, ırkçı ve cinsiyetçi ifadelerin yoğunluğu okuru rahatsız edecektir. Gürpınar’ın hemen hemen tüm eserlerinde bağnazlık ve cahillikle alay ettiği dikkate alınırsa, dönemin toplumsal gerçeklerini ve yaygın kabul gören fikirlerini eğlenceli bir dille ele alan yazarın kimi zaman bu düşüncelerle alay etmek kimi zaman toplumsal önyargıların katılığını sergilemek için bu ifadelere yer verdiğini olasılık dahilinde tutmak gerekir.
Kadınlar Vaizi
Bu vaizci için ölen, dirilen, ayılan, bayılan kadının sayısı yok. Ama Efendi'nin bu çığırtkan renklerine mi, boyuna mı, bosuna mı, çapına mı, nesine bilinmez. Çünkü tabiat bilmeceleri içinde kadın ruhundan daha karışık bir şey yoktur.
Yankesiciler
Ah ah, biz ne budalayiz. Ne vakit aramizda bir kaşkariko var, ne için yidelum Avrupaliya ki bize bir akil oyretsin. Nah oyretti. Kiçimiza boyle koskoca bir delik açti.
Aferin Hayrullah
Sevişme, sevdalanma hep bahane. Ne renkte olursa, olsun, maksat soy üremesidir. İnsanlar, tabiatın bu üstünlüğünü aşk sanmak kuruntusuyla yaşarlar...
Menekşe Kalfa’nın Müdafaası
Bunun adına yeni felsefede hayat mücadelesi derler. Yaşamak için zayıf gördüğünün elindeki ekmeği kapmak hırsızlık değil, ustalıktır. Bunu düzeltmeye uğraşanların .aklına şaşarım. Hatta bu Dünya Harbi niçin oluyor? Azıcık düşünseniz altından hep bu mesele çıkar.
Kocası İçin Deli Divane
Bir insan samimilikle, candan sevdiği bir kimseyi sevgisinin şiddetini sebep göstererek bu derece rahatsız etmez. Edemez. Buna gönlü razı olmaz. Sevdiklerini her dakika rahatsız edecek, ıstırap verecek şekilde sevenlerin duygularında sevgiden çok bencillik vardır.
Ada Vapurunda
Vapurun, iri bir lastik torba gibi ağzı açılır. Birbiri üzerine halk içeri dökülür, dökülür, dökülür. Siz de insanlığınızdan çıkar, paket, balya gibi bir şey olursunuz. O siyah akıntının içine karıştıktan sonra artık ayaklarınızın sahibi değilsiniz. Yürümezsiniz. Sizi yürütürler. Her tarafınızdan bir muşta, bir yumruk, bir itme, bir kakmayla götürülürsünüz. İnsanoğlu denilen insan kardeşlerinizin ne kadar kaba ve hoyrat olduğunu bu geçitte anlarsınız. Anlatılmaz bir baskıyla itile kakıla nihayet kıyma makinesinden dökülür gibi hemen pelte halinde bir köşeye tıkılırsınız. Orada da bir işkence dolabı içindesiniz. Oturmak nerede, eğilmek bile elinizde değildir. Gene o siyah akıntı sizi sürükleyip köprü dubaları üstüne atıncaya kadar o acıklı halde kalırsınız.
Fırkacı
Yaratılıştan kör, topal, zeki, ahmak gelenler var. Afif Necati de partici doğmuştu. ....  Bakan olmayı gözüne kestirmişti. ... İncelemeleri sonunda bu basamağa atlamak için tutunacak iki tutamak keşfetti: particilik ve gazetecilik. ... . Partinin çığırtkanları, tutanları, pohpohçuları, yardakçıları, koruyucuları, yalancı şahitleri, hık deyicileri, millete yağlı, tuzlu dolma yutturucuları kimlerdir? Parti gazeteleri...
Gazeteye arşın boyu makaleler yazardı... Bir kaşık yoğurda bir kova su katarak basın ayranı yapardı.
Available since: 02/07/2020.

Other books that might interest you

  • Kekeme Çocuklar Korosu - cover

    Kekeme Çocuklar Korosu

    Tarık Tufan

    • 0
    • 0
    • 0
    "Her acı çekene hayatın devam ettiğini hatırlatmalarından nefret diyorum. O anlarda hayat devam etmiyor aslında. Sen durduğun anda hayat da duruyor. Ama sen yitirmeye devam ediyorsun."Bir radyo istasyonunda gece programları yapan genç bir adam. Mikrofonun başında gece yarılarına kadar hayat hakkında savrulan karanlık ve öfkeli sözler. Fonda doksanlı yıllar var ve bir yandan akıp duran da o yılların acılı, sancılı sesleri.                                                                                                               Zamanın bulanıklaştığı gece yarısında radyo, şehrin farklı yanından yükselen hikâyelerle doluyor: Yaralı ve yalnız genç kadınların, işçi çocukların, mahcup adamların, çaresiz âşıkların hikâyeleri.Genç bir insanın, karanlık çöktüğü anda başlayan kendisiyle ve hayatla amansız kavgası. Beklentiler, aşklar, hayal kırıklıkları, yüzleşmeler, düşüşler ve umut arayışı.    Kekeme Çocuklar Korosu, yayınlandığı ilk günden itibaren okurun dünyasında derin izler bırakan kült bir ilk roman. Tarık Tufan'ın insanın iç dünyasına dokunan edebi diliyle tanıştığımız ilk ve unutulmaz eseri, bir kez daha okurlarıyla buluşuyor.
    Show book
  • Madalya - cover

    Madalya

    Stefan Zweig

    • 0
    • 0
    • 0
    Napolyon'un İspanya'daki savaşı sırasında askerleriyle pusuya düşürülen bir Fransız Albay, tek başına mahsur kaldığı bilinmeyen bir ormanda, düşman topraklarının ortasında umutsuzca hayatta kalmaya çalışır.  
    Albayın yaşaması artık şansa bağlıdır. Kılıcından bir yansıma, altındaki bir çalının sesi ona her an ihanet edebilir ve onu, işkenceye susamış bu asilerin eline savunmasız bir av gibi teslim edebilirdi.
    Show book
  • Mecburiyet - cover

    Mecburiyet

    Stefan Zweig

    • 0
    • 0
    • 0
    Stefan Zweig, savaş karşıtlığı ve uluslararası barış olan tutkusuyla tanınan bir yazardır ve I. Dünya Savaşı sırasında, bu görüşlerini yaymayı kendine hedef olarak belirlemiştir. 
    Kendini bir Avrupalı ve bir "dünya vatandaşı" olarak tanımlayan Zweig, eserlerinde, savaşın tahrip ettiği "eski dünya"nın kaybolan değerlerine ağıt yakmaktadır. 
    "Mecburiyet" adlı eserindeki baş karakter, ressam Ferdinand, askere alınmamak için savaş sırasında İsviçre'ye kaçmıştır. 
    Bir gün, askeri yeterlilik değerlendirmesi için konsolosluğa çağrıldığında, karısının şiddetle karşı çıktığı savaşa katılmamak için direnir. 
    Ancak içindeki görev duygusu onu konsolosluğa gitmeye zorlar. Ferdinand, karısına olan sevgisi ve savaş karşıtı düşünceleri ile kendi içinde çatışma yaşar. 
    Ancak Ferdinand'ın içinde yaşadığı bu çatışma, sadece kendi kişisel çıkmazı değil, aynı zamanda tüm insanoğlunun yaşadığı vicdani bir çatışmanın da yansımasıdır. 
    Ülkesine olan bağlılığı ile insanlık değerleri arasında sıkışıp kalır. 
    Bu hikaye, Zweig'ın ustaca kurguladığı ve anlattığı, içinde yaşadığımız dünyanın zorluklarına, ahlaki çatışmalara ve hayatın zor kararlarına bir aynadır. 
    "Mecburiyet", bizi bu karmaşık dünyada neyin önemli olduğunu ve hangi değerlere sıkı sıkıya bağlı kalmamız gerektiğini sorgulamaya davet ediyor.
    Show book
  • Prens - cover

    Prens

    Niccolò Machiavelli

    • 0
    • 0
    • 0
    Prens, sağlam temellere sahip olmalıdır, aksi takdirde yıkılıp gider. Kötülükleri doğduğu anda teşhis edemeyen bir prens, bilge olamaz. Onun savaştan başka sanatı olmamalıdır. Savaş öyle önemlidir ki, prens olarak doğanların yerini pekiştirirken, sıradan vatandaşları da prens konumuna yükseltir. Prensin iyi olmamayı öğrenmesi ve iyiliği ihtiyaca göre kullanmayı bilmesi gerekir. Prens, halkla dost olmalıdır, aksi takdirde zor günlerde çaresiz kalır.
    Show book
  • Mrs Dalloway - cover

    Mrs Dalloway

    Virginia Woolf

    • 0
    • 0
    • 0
    Bayan Dalloway'in, "çocuklara sunulmuş gibi taze bir sabah" ile başladığı bir haziran gününü anlatan muhteşem Virginia Woolf klasiği Ran Kitap yapımıyla Storytel'de. 
    20. yy İngiliz edebiyatının ünlü yazarı Woolf, bilinç akışı yöntemiyle yazdığı bu en sevilen kitabında, görünüşte bir araya gelen insanlar üzerinden kadının toplum içindeki yeri, 
    zaman, ölüm üzerine güçlü eleştiriler yapıyor. Dikkatle takip edilmesi gereken kitabı bitirdiğinizde siz de bu konularda derin düşüncelere dalacaksınız. 
    Kitabın ardından, Mrs. Dalloway'in ekseninde çekilen Oscar ödüllü The Hours filmini de izlemenizi öneririz.
    Show book
  • Koz - cover

    Koz

    Abidin Parıltı

    • 0
    • 0
    • 0
    "Bir korkaktın vehâlâ yaşıyordun."Ve onlar, gecenin kurşunlarla aydınlatıldığı "…Bin"şehrinde hayatı, savaşı, aşkı durdurarak bir oyun kurarlardı.Oyalanmadan yaşayamazlardı. Bu, onların hayata karşıKOZ'uydu.Ve o zamanlar korkak değil de çocuk olan Azhar,korkmadan Yasemin'i severdi. Bu, onun aşka karşıKOZ'uydu."…Bin" ahalisi savaşın ortasında sevişir, güler, oynar, bir başka dilden şarkılar söyler, yasakları en zayıf yerindenustalıkla deler geçerdi. Bu, onların devlete karşı KOZ'uydu.Abidin Parıltı, Koz romanında "…Bin" şehrinden "…Kin" şehrine uzanan acıyı, kederi, ölümü taze bir gülümseyişle karşılayanların hikâyesini, bilmediğimiz bir coğrafyanın gündüz ve gecelerini, insanlığın bildiğimiz hallerini birkarnaval havasında anlatıyor.
    Show book